AÇIKLAMA
18.01.2018-21:07
Batı Trakya Türk Azınlığı’nın en önemli kurumlarından Müftülükler ve müftülerin yetkileriyle ilgili gelişme ve kararların ülke ve azınlık gündeminin üst sıralarında yer aldığı bir dönemden geçiyoruz.
1913 Atina Antlaşması ve Lozan Antlaşmasına dayanan Müftülük kurumu ve bu kurumla ilgili olarak kararlar alan hükümetin, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ile gerekli istişare ve diyalog sürecine gereken önemi vermeden bazı uygulamaları hayata geçirdiğini gözlemlemekteyiz.
Özellikle Batı Trakya Türklerinin kabul etmediği müftü tayinlerinin yapıldığı dönemden sonra, resmi müftülük görevini yapanlar tarafından verilen yargı kararlarının uzun yıllarca tartışılması ve eleştirilmesine rağmen devletin bu konuda bir iyileştirmeyi tercih etmek ve yargı kararlarının tartışılır olmasından kurtarmak yerine müftülük yetkilerinin ortadan kaldırmaya dönük icraatını doğru bulmadığımızı belirtmek isteriz. Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu’nun müftülük sorununun bir bütün içinde çözüme kavuşturulması talebine yıllardır kayıtsız kalan yönetimin, 1985 yılından bu yana izlediği 33 yıllık müftülük politikasının yanlışlığı artık apaçık ortadadır. Devlet tarafından tayin edilen ve azınlık toplumu tarafındam kabul görmeyen “resmi müftülerin” verdiği yanlış ve tartışma yaratan, bazı kesimler tarafından eleştirilen yargı kararları, hükümete 1913 Atina Antlaşması ve Lozan Antlaşması’na dayanan ve Türk azınlığın en önemli dini kurumu olan Müftülüklerle ilgili tek taraflı tasarruflarda bulunma hakkını vermemelidir. Batı Trakya Türklerini ilgilendiren bir konuda daha gerekli demokratik diyalog ve istişare sürecine uyulmadan kararlar alınması soru işaretlerine neden olmaktadır. Yunanistan’da kilise ile devlet ilişkilerinin birbirinden ayrılması konusunda en ufak bir görüş beyan edemeyen çevrelerin “Yunanistan’da şeriat uygulanıyor” diyerek azınlık ve azınlık kurumlarıyla alakalı olarak algı yaratması düşündürücüdür. Müftülerin yargı yetkilerinin sınırlandırılmasını öngören yasanın kabul edilmesinden sonra “müftü seçimi” konusunun da gündeme getirildiğini gözlemlemekteyiz. DEB Partisi olarak müftü seçiminde oldu bittileri kabul etmeyeceğimizi vurgulamak isteriz. Azınlığın tüm taleplerine rağmen çözüme kavuşturulması için gereken adımların atılmadığı müftülük sorununda ülkemiz Yunanistan’ın daha önceleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum olduğunu hatırlatır, azınlığın kabul etmeyeceği yöntemlerin yine benzer durumları ortaya çıkaracağını ifade etmek isteriz. Bu vesileyle müftülük sorununun çözüme kavuşturulması için hükümetin azınlıkla samimi ve gerçek bir diyalog sürecine destek vermesini beklediğimizi belirtiriz. Bu amaçla; aralarında DEB Partisi’nin de yer alacağı azınlık kuruluş ve temsilcileriyle, Müftülük sorunuyla ilgili olarak diyalog ve istişare sürecinin başlatılmasını öneriyoruz. DEB Partisi Sosyal Ağlar
|