Untitled Document
29 Ocaklar Anıldı 30.01.2014-13:05
Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (BTTADK) tarafından düzenlenen etkinlik, 29 Ocak Çarşamba günü Gümülcine Türk Gençler Birliği’nde yapıldı. Anma etkinliklerine çok sayıda Batı Trakya Türk’ü katıldı.
GTGB’deki etkinliğe, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, İskeçe Müftüsü Ahmet Mete, DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İskeçe İl Teşkilatı Sorumlusu Ozan Ahmetoğlu, DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gümülcine İl Teşkilatı Sorumlusu Hasan Hasan, İskeçe İli Milletvekili Hüseyin Zeybek, Yassıköy Belediye Başkanı İsmet Kadı, Kozlukebir Belediye Başkanı İbrahim Şerif, Mustafçova Belediye Başkanı Mustafa Cukal, Doğu Makedonya Trakya Eyalet Başkan Yardımcısı Ercan Hüseyin, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ahmet Kurt, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Başkanı Sami Toraman, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Mehmet Emin, DEB Partisi Kadın Kolları Başkanı ve Şapçı Azınlık Kültür ve Folklor Derneği Başkanı Necla Çavuş, DEB Partisi Gençlik Kolu Yöneticileri, DEB Partisi Halkla İlişkiler Birimi üyeleri, diğer sivil toplum kuruluş temsilcileri ve soydaşlar katıldı.

Etkinlikte DEB Partisi adına bir selamlama konuşması yapan Ozan Ahmetoğlu şu ifadeleri kullandı: “29 Ocak Toplumsal Dayanışma ve Milli Direniş günümüz Batı Trakya Türklerinin onur günüdür. Hepimize kutlu olsun. 1923 Lozan antlaşmasıyla Batı Trakya Türkleri hakları garanti altına alınarak burada bırakılmıştır. Fakat ne yazık ki ilerleyen yıllarda Batı Trakya Türkleri bu haklarını peyder pey, kaybetmiştir ve hakları ellerinden alınmıştır. 1980’lerde neredeyse Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın burada yaşama hakkı bile elinden alınacak duruma gelinmiştir. Bu bile ona çok görülmeye başlanmıştır.

29 Ocak 1988 günü Batı Trakya Türkünün maruz kaldığı haksız baskılara, asimilasyon politikalarına, antidemokratik uygulamalara, göçe zorlama politikalarına ‘artık yeter’ dediği ve bu iradesini sapasağlam bir şekilde ortaya koyduğu, bir dönümdür, bir mihenk taşıdır, tarihi bir gündür. Bundan 2 yıl sonra yaşanan 29 Ocak 1990 olayları da Batı Trakya Türklerinin 1988’de yaptığı direnişin bir anlamda cezası olmuştur. 29 Ocak 1988 yılında Batı Trakya Türkü şunu söylemiştir ‘Arkadaş, ben insan gibi haklarıma sahip olmak istiyorum ve insanca bir yaşam istiyorum. Benden gasp ettiğin haklarını bana ver.’ Aynı zamanda bu halk o dönemde uygulanan göçe zorlama politikalarına karşı olarak ta ‘Ben bu bölgede yaşayacağım ve insan gibi yaşayacağım’ demiştir.

İşte bundan iki yıl sonra da birileri kalkıp ‘Hayır burada senin dediğin olmayacak bizim dediğimiz olacak’ demiştir ve 1990’da da bunu bize ispat etmek istercesine Yunanistan’ın tarihine kara bir leke olarak geçen olaylar yaşanmıştır. Avrupa Birliği üyesi olan ülkemiz Yunanistan 29 Ocak 1990’ın günahını hala ödememiştir ve bu konuda Yunanistan’ın Batı Trakya Türk azınlığına vereceği bir hesabı vardır.

Bir kaç gündür yerel basını takip ediyorum ve 29 Ocak etkinliğini ‘nefret etkinliği’ olarak adlandıran ve ‘kinini kusan’ basını görüyorum. Peki bu insanlar, bölgemizi yıllarca idare eden eski valimizin ‘Batı Trakya azınlığı dünyanın en uysal azınlığıdır’ şeklindeki söylemlerini hiç duymadılar mı? Bu Azınlığın demokrasi sınırlarından çıkmadan verdiği basit bir demokrasi mücadelesini anmak bir ‘nefret etkinliği’ olarak nasıl adlandırabilir? Bu azınlık gerçekte vermesi gereken mücadeleleri bile tam anlamıyla veremiyorken nasıl olurda ‘nefret etkinliği’ düzenleyebilir. Bizler bugüne kadar büyüklerimizden, dedelerimizden, babalarımızdan ‘Bu memleketin kötülüğü için bir şey yap’ diye bir cümle duymadık. Böyle bir tavsiye de kimse bulunmadı ve bundan sonra da bulunmayacaktır. Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı örnek bir azınlıktır, vatanına da devletine de bağlı bir azınlıktır. Ama hakları konusunda da mücadele etmek durumundadır.

Çeyrek asır sonra geldiğimiz noktaya bir bakacak olursak 1988 yılında ‘Batı Trakya’da Türk yoktur!’ diyen bir devlete karşı bu azınlık bugünkü şartlara göre çok daha zor şartlar altında ayağa kalkmış ve sesini duyurmuştur. Bir çok kişinin bu azınlıktan beklemediği derecede bir tepki göstermiştir ve demokrasi mücadelesi vermiştir. 26 yıl sonra, Müftülükler, Vakıflar elimizden alındıktan sonra, Azınlık eğitimi peyder pey elimizden alındıktan sonra şimdi de sıra din özgürlüğümüze ve çocuklarımızın din eğitimine geldi. Ben konuşmamı bir soru ile sonlandırmak istiyorum. Müftülüklerden, Vakıflardan ve Eğitimden sonra sıra geldi din özgürlüğümüze ve din eğitimine. Biz bu konuda biz ne yapıyoruz ve ne yapacağız?”
Sosyal Ağlar