Untitled Document
Dr. Necla Çavuş: “İnandığım için DEB Partisindeyim” 21.01.2012-15:17
Dostluk Eşitlik Barış Partisi Kadın Kolları Başkanı Dr. Necla Çavuş, "Gündem" gazetesi ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
"Dr. Necla Çavuş - İtalya’dan Şapçı’ya uzanan bir başarı öyküsü" başlığı ile yayınlanan söyleşi şu şekildedir :

"Necla Çavuş bir bilim insanı, bir doktor. Aslında o sadece mesleğiyle değil, sosyal hayata katılımı ve aktif kişiliğiyle de tanınıyor.

Bilim insanı, sanatsever ve politikacı yönlerinden “doktor” ve “bilim insanı” özelliği öne çıkıyor. Ama bunun yanında politikacı kimliğiyle siyasete de yabancı kalmadığı gözleniyor. 2006 yılında kendi özel muayenehanesini yeni açmış bir doktor olmasına rağmen, yerel seçimlere girerek başarılı oluyor. Dört yıl boyunca il meclis üyeliği yapan Dr. Necla Çavuş, şimdi de Dostluk - Eşitlik - Barış (DEB) Partisi’ne geçerek burada aktif bir rol üstlendi.

Necla Çavuş bir süredir DEB Partisi Kadınlar Kolu başkanlığını yürütüyor. “İnandığım için DEB Partisi’ndeyim” diyen Necla Çavuş, halkın her geçen gün DEB Partisi’ne daha da yaklaştığı görüşünde.

BİR İNEN, BİR ASILAN OKUL TABELASI

Dr. Necla Çavuş, ayakkabı ustası Mustafa Çavuş ve ev hanımı Makbule Çavuş’un ikinci çocuğu olarak, Gümülcine’ye bağlı Şapçı kasabasında dünyaya geliyor.

İlkokulu kendi kasabasındaki Türk azınlık ilkokulunda tamamlıyor. Necla Çavuş’un hayatından hareketlilik daha ilkokul yıllarında başlıyor. “Ben ilkokula gittiğim dönemde okulumuzun tabelasının bir indirilip, bir asıldığını hatırlıyorum. O zaman tabii ben çocuk aklımla bunun sebebini anlayamıyordum. Sonradan anladım ki, tabeladaki ‘Türk okulu’ , ‘Azınlık okulu’ , ‘Müslüman okulu’ tabelaları bir asılmış, bir indirilmiş. Tabii ki hepinizin bildiği gibi sonunda ‘azınlık okulu’ tabelası kaldı.”

İşte bu sözlerle anlatıyor Necla Çavuş ilkokul dönemindeki “tabela” deneyimini ve ekliyor; “Ben azınlık sorunuyla ilkokul yıllarımda farkında olmadan bu şekilde tanıştığımı ilerleyen yıllarda anladım. Demek ki dedim, çocuk bile olsan azınlık sorunları seni gelip buluyor.”

CELAL BAYAR’I KAZANDIM AMA TÜRKİYE’DE OKUDUM

Necla Çavuş ilkokuldan sonra Gümülcine Celal Bayar Azınlık Ortaokulu sınavlarına katılıyor. Sınavlarda başarılı olan Necla Çavuş, ağabeyinin de Keşan’da okumasının etkisiyle ortaokulu okumak üzere Keşan’a gidiyor.
Devamını kendisinden dinleyelim: “Ağabeyimin de rolü olacak ki ben o zaman Celal Bayar’ı kazanmama rağmen Türkiye’de okumak istedim. Ağabeyim Keşan Lisesi’ndeydi. Ben de oraya gittim. Ancak kayıt dönemi geçmişti. Fakat müdürün tanıdık olması sayesinde ben o yıl Keşan Atatürk Ortaokulu’nda eğitim gördüm. Ama o yılı öğrenci vizesi alamadığımdan dolayı kaybettim. Bir yıl sonra İstanbul’a geçtim ve İstanbul Kız Lisesi’ne kayıt oldum. Okulumuz İstanbul’un merkezinde, Çağaloğlu’nda Hürriyet gazetesinin yanındaydı. O dönemde Cağaloğlu semti bile bir okul gibiydi. Gazetelerin neredeyse tamamı oradaydı. Her taraf kitapçılarla doluydu. Öğretmenler, öğrenciler, gazeteciler. Bunlar Cağaloğlu’nun mayası gibiydi. Okuldaki öğretmenlerimiz çok iyiydi. Müzik öğretmenimiz bizi her hafta klasik müzik konserine götürüyordu, baleye götürüyordu, tiyatroya götürüyordu. Şahsen hayatımda o dönemi eğitim anlamında, kişilik anlamında sağlam temellerin atıldığı dönem olarak görüyorum. İstanbul gerçekten bana çok şey öğretti. Öğretmenlerimizin ve okulumuzun kalitesi sanıyorum bunun temel sebebi.”

TIP FAKÜLTESİ ISRARI

Necla Çavuş her zaman tıp fakültesinde okumak istemiş. Çocuk yaştan itibaren “ben doktor olacağım” diyen çocuklardan biriymiş.

O dönem üniversite sınavının iki aşamalı olduğunu hatırlatan Necla Çavuş, üniversiteye girebilmek için her iki aşamayı da başarıyla geçmek gerektiğini anlatıyor. Ayrıca, Türkiye’de eğitim gören Batı Trakyalılar’ın da o dönem Türkiye vatandaşlarıyla aynı sınava katıldığını belirtiyor.

Necla Çavuş üniversite sınavı macerasını şu sözlerle anlatıyor: “Liseden mezun olduktan sonra üniversite sınavına girdim. İlk sınavda başarılı oldum, ancak ikinci sınavda istediğim yeri tutturamadım. Ben sadece tıp fakültesi istiyordum ve İstanbul üniversitelerini tercih ediyordum. Bir yıl sonra yine sınava girdim. Yine aynı olay oldu. İşletme fakültesini kazandım, ama gitmedim. O zamanlar işletme oldukça talep edilen bir bölümdü, ama ben tıp istiyordum. Eğer işletmeye gitseydim, o zaman üniversite sınavına giremiyordum. Tam bu dönemde bende bir yurtdışı merakı başladı. Ağabeyim diş hekimliği fakültesinde okuyordu. Ağabeyimim arkadaşlarından birinin babasının fabrikası vardı. Bu kişi benim elimin güzel sanatlara yatkın olduğunu görmüş. Ben nakışlar işliyordum, çizimler yapıyordum. ‘Gel seni İtalya’ya gönderelim, stilistlik oku sonra bizim fabrikada çalışırsın’ dedi. Beni Milano’ya göndermeyi teklif etti. Benim yurtdışı merakım bu şekilde başlamış oldu. Ama ben modacılık, stilistlik falan düşünmüyordum. Ben küçük yaştan itibaren doktor olmak istiyordum. Belki ağabeyimden etkilenmiş olabilirim. Ama ben çok küçük yaştan beri tıp okumayı kafama takmıştım.”

İTALYA’DA TIP EĞİTİMİ

Türkiye’de eğitim gördüğü sırada ağabeyinin Yunanistan vatandaşlığından çıkartıldığını belirten Necla Çavuş, “Ağabeyimin vatandaşlıktan çıkarılmasıyla, 19. maddeyle tanıştık ailece. Ağabeyim vatandaşlığını kaybettikten sonra babam her yılbaşında İstanbul’a gelirdi. O yıl yine İstanbul’a geldiğinde ona yurtdışı düşüncemi açtım. Ben öyle deyince babam, ‘İngiltere de var’ dedi. ‘İngiltere’yi de soralım. Tanıdık bir tüccarın oğlu orada yaşıyor, ona soralım’ dedi. Tamam dedim ve o şekilde kaldı. Bir süre sonra ben Yunanistan’a gidince babam bana, ‘Bak kızım ben araştırdım. İngiltere’yi kaldıramam ama İtalya’ya gönderirim. Hatta orada okulu bitirirsen DİKAÇA sorunun olmaz.’ dedi. Hemen tamam dedim ve 3 Şubat’ta biz babamla kendimizi orta İtalya’da, Perugia’da bulduk. Burada tüm yabancı uyruklulara dil eğitimi veren bir okul vardı. Orada altı ay boyunca dil eğitimi aldım. İtalyanca’yı öğrendim. Oradan mezun olduktan sonra istediğin bölgede ve istediğin fakülteye girebiliyorsun. Bir şehir ve bir bölüm tercih etme hakkı tanınıyor. Sınava girdim ve Sicilya adasında Catania şehrindeki Tıp Fakültesi’ni kazandım. Catania birbuçuk milyon nüfuslu çok güzel bir şehir. Bu şehirde sekizbuçuk yıl kaldım. İkinci memleketim gibi oldu Canatia.” diye anlatıyor İtalya’daki eğitim macerasını.

EVİMİN ÖNÜNDE BİR ÖLÜ

Üniversiteyi okuyacağı Catania’ya tek başına geldiğini ve hemen kiralık ev aramaya koyulduğunu anlatan Necla Çavuş, şehirdeki ilk gününde son derece ilginç bir olayla karşılaştığını söylüyor.

“Ben Catania’ya gelir gelmez ev aramaya başladım. Sonuçta San Cristoforo semtinde bir ev buldum. Kiraladım ve eşyalarımı taşıdım. Bavullarımı taşıdım, yerleşmeye başlayacaktım birşeyler lazım oldu. Tekrar dışarıya çıkmak istedim. Kapıyı açınca, kapımın önünde bir adamın ölü bir şekilde yattığını gördüm. Adamı vurmuşlar. Nelerin olduğunu anlamadan polisler geldi ve bana eve girmemi ve 4 – 5 saat dışarıya çıkmamı söylediler. Öyle yaptım ben de. Fakat kapımda ölü bir şekilde upuzun yatan adamla ilgili olarak sadece parmağında çok pahalı olduğunu tahmin ettiğim bir yüzük olduğuydu. Aklımda kalmış o fotoğraf. Ertesi gün ne olduğunu sorduğumda mafya hesaplaşması olduğunu söylediler. Eyvah nereye geldim falan dedim ilk başta. Biliyorsunuz Sicilya, İtalya’da mayfanın merkezi olarak bilinir. Neyse bir sonraki gün dışarıya çıktığımda mahalleyi biraz daha yakından tanıdım. Bakıyorum pecereler siloteyple tutturulmuş, yeni çıkmış olmasına rağmen içeride renkli televizyonlar var. Bir odada 7 – 8 kişi kalıyor. Bazı yerlerde evlerde tavuklar falan var. Sonuçta San Cristoforo semtinin Catania’nın en yoksul bölgesi olduğunu anladım. Ben orada 7 – 8 ay kaldım. Daha sonra daha merkezi bir yere taşındım. Ama o semtte kaldığım dönemde herhangi bir sorun yaşamadım. Komşularla da çok iyi geçindim. Onlar da bana çok iyi davrandı. Bazen bana ‘sakın burada ellerinde kollarında mücevherle gezme. Elini, kolunu keserler’ falan dedikleri oluyordu. Ama ben sekizbuçuk yıl boyunca Catania’da yaşadım ve Allah’a çok şükür başıma bir şey gelmedi. Ama o bölgede mafya var mı? Evet gerçekten de var.”

NECLA ÇAVUŞ BABASINI KAYBEDİYOR

Necla Çavuş çocuk yaştan beri çok istediği tıp eğitimini İtayan ellerinde Sicilya’nın Catania şehrinde alırken çok sevdiği babasını kaybediyor. Mustafa Çavuç henüz 57 yaşındayken hayata veda ediyor.

Türkiye’de yaşayan ağabeyi Yunanistan vatandaşlığından çıkartıldığı için babasının cenazesine gelemiyor. Bu üzücü olayı ve devamını Necla Çavuş şu sözlerle anlatıyor: “Ağabeyim babamın cenazesine gelemedi. Böylece 19. maddeyi bir de uygulamada ve kendi hayatımızda gördük. 57 yaşında babamı kaybettik. Ben babamın vefatından sonra okulu bırakmayı düşündüm. Ama annem buna izin vermedi. ‘Hayır gideceksin ve okulunu bitireceksin, ben ne gerekiyorsa yapacağım’ dedi. Ve annem 27 yıl esnaflık yaptı. Çok da başarılı bir şekilde yaptı.”

MAYFA İLE KARŞILAŞMA

İtalya’da okurken Catania’daki ilk gününde mafyanın varlığını hisseden Necla Çavuş, benzer bir olayı bu kez 8 yıl sonra yaşıyor. Mezuniyet tezini tamamlayan ve son sınava girmeye hazırlanan Necla hanım sınav harcını yatırabilmek amacıyla bankaya para çekmeye gidiyor.

Olayı şöyle anlatıyor Dr. Necla: “Ben bankaya gittim. Gereken parayı aldıktan sonra çıktım. Bankadan çıkarken bana iki kişi yaklaştı. Bıçak çektiler ve ‘aldığınız paranın tamamını bize verin’ dediler. Ne olduğunu anlamadım sağıma, soluma bakıncaya kadar başka iki kişinin yaklaştığını gördüm. Onlar gelince, bana bıçak çekenler uzaklaştı. İşaretleştiler de mi uzaklaştılar, yoksa birbirini tanıyorlardı da onlar gelince diğerleri mi kaçtı anlayamadım. Gelen adamlar bana yaklaştı ve ‘merak etme biz seni tanıyoruz, yakında buradan ayrılacağını da biliyoruz. Rahat ol, sen bizim korumamız altındasın.’ dediler. Sonradan anladım ki benim Catania’ya geldiğim ilk yıl onların mahallesinde San Cristoforo’da kalmam bu olayda rol oynamış. Meğerse benim kaldığım ev ile evimin karşısındaki kafenin sahibi mayfanın içindeymiş. Ve o bölgede kaldığım süre içinde onlara zarar verecek bir şeyimin olmaması veya onların işlerine karışmamamdan dolayı beni bir anlamda kardeşleri gibi görüp sahip çıkmışlar. Bunu daha sonradan konuştuğum İtalyan arkadaşlardan öğrendim. İşte Catania böyle bir yerdi. Fakat siz onlarla uğraşmadığınız zaman, böyle bir olayın farkına bile varmıyorsunuz ve hayatınız normal seyrinde devam ediyor.”

DOKTOR OLARAK MEMLEKETE DÖNÜYOR

Çocukluk hayali olan tıp fakültesinden 1994 yılında mezun oluyor Necla Çavuş. İtalya’da kalması ve orada çalışması için yapılan teklifleri geri çeviriyor. Onun amacı memleketine dönmek. Ve sonuçta 94 yılında Şapçı’ya geliyor. Rodop valiliğine gidip diplomasını tanıtıyor. Ve sıra, doktor olarak mecburi hizmetini yapmaya geliyor.

“PARANESTİ’DE TÜRKÇE ANLAŞTIK”

Dr. Necla Çavuş’un mecburu hizmetini yapacağı yer Paranesti oluyor. Fakat bir sorunu vardır. Necla Çavuş yeterince Yunanca bilmiyor. Buna rağmen hiçbir sorun yaşamıyor. Bölgedeki halkın çoğunluğu Bafra göçmeni olduğu için hemen hemen herkes Türkçe biliyor.

Necla Çavuş o dönemi şu sözlerle anlatıyor: “Ben Yunanca’yı çok iyi bilmiyorum. Ama hiç sorun olmuyor. Çünkü herkes Türkçe biliyor. Ve Paranesti’de Türkçe anlaşıyorduk.” Drama’nın Paranesti kasabasındaki mecburi hizmeti 13 ay sürüyor.
DRAMA’DA UZMANLIĞA BAŞLIYOR

Necla Çavuş uzmanlık alanı olarak kadın – doğum bölümünü düşünüyor ve Dedeağaç Hastanesi’ne başvuruyor. Paranesti’deki zorunlu hizmetinin bitimine bir ay kala Drama’da hizmet yapan Şapçılı bir doktor olan Vradelis’le tanışıyor. Kendisi milletvekili Vradelis’in kardeşi. Necla Çavuş’a bir tavsiyede bulunuyor ve kendisini Drama’ya davet ediyor. Meslektaşı ve memleketlisi Vradelis’in önerilerini dikkate alan Necla Çavuş Drama’da genel cerrahi ihtisasına başlıyor Necla hanım. Burada hocasının tavsiyesini dinler ve kadın doğumdan vazgeçerek genel cerrahiyi tercih eder.

ATİNA YILLARI BAŞLIYOR

Drama’da mesleki açıdan çok şey öğrendiğini ifade eden Dr. Necla Çavuş daha sonra uzmanlığını Atina’da devam ettiriyor. İlk önce Nimits Askeri Hastanesi’nde çalışan Necla hanım daha sonra Atina’daki Kızılhaç Hastanesi’ne geçiyor ve uzmanlığını burada tamamlıyor. Beş yıl boyunca başkent Atina’da kalan Dr. Necla Çavuş artık genel cerrah olarak uzmanlığını tamamlıyor ve bu arada Yunanca’sını da geliştiriyor.

“DÖNMEK AMACIYLA AYRILDIM”

Necla Çavuş 2004 yılında memleketine dönüyor ve burada yaşamaya ve çalışmaya başlıyor. Bir yıl boyunca Dedeağaç Üniversite Hastanesi’nde karaciğer, safra yolları ve pankreas cerrahisi alanında yüksek lisans yapıyor. Bir yıl da buradaki üniversitede ders veriyor.

2005 yılında kendisini yine Drama’ya çağırırlar. Gitsem mi, gitmesem mi diye düşünür. Devamını kendisinden dinliyoruz: “Bu teklif yapılınca düşünmeye başladım. Eğer Drama’ya gidersem artık buraya dönemem ve Dramalı olur çıkarım diye düşündüm. Ve ısrarlara rağmen Drama’ya gitmedim, burada kaldım. Çünkü Şapçı’dan 12 yaşında çıkarken buraya tekrar dönmek amacıyla çıktım. Kasabamdan bu şekilde ayrıldım. Nereye gidersem gideyim, bir gün döneceğim diyordum. Ve sonuçta döndüm.”

2006 yılının başında Şapçı’da kendi özel muayenehanesini açan Dr. Necla Çavuş için artık kendi memleketinde hizmet etme dönemi başlamıştır.

SÜNNETÇİ DOKTOR NECLA HANIM

İlerleyen yıllarda genel cerrah olan Necla Çavuş, sünnet işine de girişir. Hatta bu konuda ismi Batı Trakya’nın dışında İstanköy’e kadar uzanır. Bakın Dr. Necla Çavuş nasıl anlatıyor bu olayı: “Bir gün İstanköy’den aradılar. İsmimi bir tanıdıktan bulmuşlar. Adada sünnet yapmak için birisini arıyorlarmış. ‘Mutlaka gelin biz herşeyi ayarladık. Kesin gelin.’ dediler. Ben de çektim gittim. O günden bu yana da İstanköy’ün sünnetçisi oldum. Sadece İstanköy’ün değil, aynı zamanda kendi bölgemin de.”

NECLA ÇAVUŞ VE POLİTİKA

“Politikayla nasıl tanıştınız?” sorumuza Necla Çavuş, “Hiçbir zaman yabancı değildim ki politikaya” diye cevap veriyor ve devam ediyor: “Ailem de politikaya uzak değildi. Belki siyasetçi bir aileden değildim, ama siyasete hiçbir zaman yabancı kalmadım.”

Muayenehanesinin açılışına köylüsü ve eski bir tanıdığı olan Vali Yardımcısı Panayotis Grigoropulos’u davet etmesi Necla Çavuş’un yerel siyasetle tanışmasına vesile oluyor.

Necla Çavuş o günleri şöyle anlatıyor: “Vali Yardımcısı Grigoropulos veya bizim deyimimizle Panagos işyerimin açılışına gelirken sayın valiyi de beraberinde getirmiş. Orada tanıştık. Daha sonra Panagos geldi ve bana listeye girme önerisinde bulundu. Ben ilk önce kabul etmedim. Daha sonra tekrar geldi. Hatta Aris Yannakidis’le geldi. Bu teklifleri ailemle, ağabeyimle, kuzenlerimle falan değerlendirdikten sonra kabul ettim. Kabul ettim, çünkü kaybedeceğim bir şey olmayacağını anladım. Sonuçta bu işe girdim ve halkın desteği sayesinde başarılı da oldum. Çok az bir süre memlekette kaldıktan sonra aday olmama rağmen seçildim. Çevremden aldığım destek sayesinde seçilebildim.”


“SİSTEMİN YANLIŞLIĞINI GÖRDÜM”

Yerel yönetim sisteminin nasıl çalıştığını gördüğünü anlatan Çavuş sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ne yazık ki ben istediğim hizmeti veremedim. Zaten nasıl bir hizmet verebilirsiniz, orası da farklı bir olay. Ben sistemin yanlış olduğunu gördüm. Politikanın bana göre yanlış bir zeminde yapıldığını yakından gördüm. Herkesin sana çok yakınmış gibi görünüp de, aslında arkandan iş çevirdiğini gördüm. Ben sistemin yanlışlığını görüp de bu sistemin içine girmediğim veya bulaşmadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Seçmen ile siyasetçi arasındaki müşteri – esnaf ilişkisinin, menfaat ilişkisinin olduğunu bizzat gördüm. Bu bana göre yanlış bir sistemdi. Bundan sonra bu sistem çöker mi, değişir mi bilemem. Umarım değişir. Çünkü bu şekliyle yanlış. Bakın seçim zamanında bile vali adayıyla köyleri gezen meclis üye adayları kim valinin hemen arkasında olacak, kim valinin arabasının yanında olacak diye yarışır. Seçime yakın günlerde adeta kendinden geçercesine oy dağıtmalar, koşturmalar. Peki soruyorum. Ne için, ne uğruna? Bu sistem ne kadar mantıklıdır? Bunların bence sorgulanması gerekiyor.”

“HALKI SÖMÜRMEYE DAYALI BİR SİSTEM VAR”

2010 yılında yapılan yerel seçimlerde kendisine gelen teklifleri geri çevirdiğini hatırlatan Dr. Necla Çavuş, “Ben dört yıllık görev sürem içinde beklediğimi, umduğumu göremedim. Şahsi anlamda söylemiyorum bunu. Çünkü şahsi hiç bir beklentim yoktu. Sistem anlamında, hizmet anlamında, insanlara, halka yakın olma anlamında söylüyorum. Gördüklerim, yaşadıklarım beni tatmin etmedi. Bu yüzden de eyalet meclisi üyeliği adaylığını kabul etmedim. Avrupa Parlamentosu seçimleri için de bir teklif gelmişti daha önce. Ne yazık ki ülkemizde siyaset, politika sömürmeye dayalı bir sistemle yapılıyor. Öyle atılmış temeller. Ama bana göre çok yanlış atılmış bu temeller. Hizmete dayalı bir sistem değil, sömürüye dayalı bir sistem var. Aslında yaşadığımız kriz de bana göre bunun bir parçası diye düşünüyorum.” diye konuşuyor.

“PASOK’A ÜYE OLMADIM”

“PASOK partisine üye oldunuz mu?” sorusunu Necla Çavuş, “Hayır olmadım. Çünkü PASOK’a veya bir başka partiye üye olmamı gerektirecek veya böyle bir heyecan yaratacak bir neden, bir olay göremedim.” diye yanıtlıyor.

“İNANDIĞIM İÇİN DEB PARTİSİNDEYİM”

“Peki DEB Partisi’ne neden üye oldunuz?” sorusuna ise Dr. Necla Çavuş şu yanıtı veriyor: “Çünkü DEB Partisi’ne inanıyorum. Bakınız, insanımız bir devlet dairesine gitmekten, bir bankaya gidip bir işlem yapmaktan bile çekiniyor. Hala bu sorunlar yaşanıyor. Belki birçok kişiye garip gelebilir, ama azınlık insanı ne yazık ki hala devlet dairesine hatta hastaneye gitmekten çekiniyor. Hastaneye gidecek insan gelip benden hastaneyi veya bilmem hangi doktoru aramamı istiyor. Ben azınlık insanının ayakları üzerinde durup, en azından kendi işini yapabilmesini, en basitinden hakkını aramasını istiyorum. Ben bu halkın kalkıp şöyle bir dikilmesini istiyorum. Ben DEB Partisi’ni bu çabanın bir parçası olarak görüyorum. Bu yüzden de DEB Partisi’ne girdim. Siyasette de biz kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmeliyiz. Bu eziklik bitsin. Partimizi bu çabanın bir parçası olarak görüyorum. Halkımız için bunu uygun görüyorum. Ben DEB Partisi’ne inanıyorum. Ve inandığım için Dostluk - Eşitlik - Barış Partisi’ndeyim. Bu yüzden burada Kadınlar Kolu başkanıyım. İnanıyorum ki bu parti sayesinde insanımız kendine güvenini kazanacak. Ben iyimserim. İnsanlar alışık oldukları düzenden kolay kopamazlar belki ama sonuç olarak bunun olacağına inanıyorum. DEB Partisi’ne soru işaretleriyle bakan insanların bile artık buna inandığını görüyorum. Bu bir geçiş sürecidir. Yeni bir süreçten geçtiğimize inanıyorum. Önemli olan bu dönemden güçlü bir şekilde çıkabilmemizdir. İnsanlarımıza inancı aşılamamış lazım. Bunu yapabiliriz ve yapmalıyız. Sömürüye dayalı bir sistem değil, yani halka balık tutup da eline vermeyi değil, ona balık tutmasını öğretmemiz lazım. Sonra bize yapılan haksızlıklar var. Bunlara karşı bir mücadelenin yapılması gerekiyor. Ciddi bir mücadelenin yapılması gerekiyor. Halkımızın bu süreçte DEB Partisi’ne her geçen gün daha da yaklaştığını ve bundan sonra da yaklaşacağını görüyorum. Buna inanıyorum.”

Dr. Necla Çavuş aynı zamanda Şapçı Azınlık Eğitim ve Kültür Derneği ile Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Kadınlar Kolu başkanlığını da yürütüyor."
Sosyal Ağlar